22 Mart 2012 Perşembe

The Ides of March (2011)

Buram buram George Clooney kokan politik ve gerilim türünde film izlemek istiyorsanız, üstelik sağlam oyuncu kadrosu da görmeyi buna eklerseniz, Zirveye Giden Yol bunun için biçilmiş kaftandır! Yönetmen, yapımcı ve senarist olarak filmin her alanına işleyen George Clooney, hiç de fena olmayan bir projeye daha imza atıyor. Beau Wilimon’un “Farragut North” oyunundan uyarlanan senaryo daha önce ekranlarda gördüğümüz pek çok politik filmle benzer özellikler taşısa da artı yönlerini yadsımamak gerekiyor. 101 dakikalık ABD yapımının bütçesi 12,5 milyon $ olarak açıklanırken, hasılatı şimdiden 50 milyon $’ı geçmiştir. Başrollerinde Ryan Gosling, George Clooney, Philip Seymour Hoffman, Paul Giamatti, Marisa Tomei, Jeffrey Wright ve Evan Rachel Wood yer almaktadır.


Başkanlık seçiminde son aşamaya gelirken seçim kampanyaları oldukça yoğun geçmektedir. Aday Mike Morris’in kampanya basın sözcüsü Stephen Myers, oldukça sadık ve inançlı bir şekilde çalışmaktadır. Ta ki ne olduğunu anlayamadan politik bir skandalın içine girene kadar!

Daha önce “Coco Before Chanel” ve “The Painted Veil” filmlerinde de bahsettiğim Alexandre Desplat, müzik çalışmalarıyla burada da kulakların pasını siliyor. Çok yaratıcı ya da sinemada az rastlanılan bir öykü olmamasına rağmen kurgunun sağlamlığı filmin notunu yükseltiyor. Film zaten başlar başlamaz oyuncu kadrosu o kadar gözünüze çarpıyor ki kusur aramaya fırsat kalmıyor. Topluca bir performans şöleni izlettiriyor. Politik bir konuyu ele aldığı için kostüm, mekan, dekor detayları biraz sınırda kalıyor. Diğer yandan, renklendirmeler (filmin gerilimini yükseltecek koyu ve canlı renkler) sahneleri ön plana çıkarıyor. Politik ve dramın yanında yansıtılan gerilim yerini buluyor ve seyirciyi meraklandırıyor. Tam da bu noktada daha önce “Confessions of a Dangerous Mind”, “Good Night, and Good Luck” ve “Leatherheads” filmlerini yöneten George Clooney’nin yönetmen koltuğunda oturmasının yanlış bir karar olmadığını fark ediyorsunuz.

Tüm bunların yanında fazla fazla Amerika’yı gözümüze soktuğu için hafiften bir bıkkınlık gelmiyor da değil çünkü çok alıştık artık bu politik entrikalara, kirli işlere, oyunlara, hırslara. Benzerlerine göre pek bir yenilik olmaması filmi çok üst kademeye çıkaramıyor. Gerçi bu benzerlik filmi vasat hale getirdiği de söylenemez. Türleri arasında başarılı olduğu şüphesiz. Sonuçta bir seçim sırasında yaşanılan her şeyi apaçık ortaya döküyor. Buna insanların zaafları ve kaybolan masumiyetleri de dahil! Ayrıca sunulan alternatifleri değerlendirme aşamasında yapılan tercihler, bunlara verilen tepkiler ve geri dönüşler kilit noktayı barındırıyor. Durağan geçmesine rağmen konsantreyi bozmaması da diğer bir başarısı sayılır.
--- SPOILER --- Pek çok politik filmde karşımıza çıkan (sadece filmlerde değil ya neyse) kadınların cinsel obje ve olayları mahveden bir “unsur” olarak gösterilmesi can sıkıyor. Erkeklerin zaafı da olumsuz algılanabilir lakin kadının baştan çıkarıcı aktarılması gına getiriyor, en azından bana.  --- SPOILER ---

Kasım sonu Türkiye’de gösterime giren film, daha öncesinde Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan adaylığı getirmişti. IMDB’den 7.5, Metacritic’ten 67, Rotten Tomatoes’tan 86 puan alan film, genellikle olumlu yönde eleştirilerle karşılaşmıştır. Bunda George Clooney imzası da şüphesiz çok etkileyicidir. Afişin konuya çok da uyumlu olduğunu da atlamamak gerekir!

Gelelim övdüğüm oyuncu kadrosuna. Geroge Clooney her zamanki gibi çok karizmatik görünüyor. Başkan adaylığı bir adama bu kadar mı yakışır? Yardımcı kadroda bulunan Philip Seymour Hoffman, Paul Giamatti ve Marisa Tomei filmi oldukça destekliyor. “Thirteen” filmi ile en iyi kadın oyuncu Altın Küre adayı olan 1987 doğumlu Evan Rachel Wood ise stajyer karakterini olması gerektiği kadar canlandırıyor. “Blue Valentine”, “Crazy, Stupid, Love” filmlerinde bir türlü beğenemediğim fakat “All Good Things”te beni etkileyen 1980 doğumlu Ryan Gosling, bu projenin baş rolünü kaparak çok doğru bir adım attığını gösteriyor. Başkan adayına olan inancı ve o inancın başka duygulara yavaş yavaş çevrilmesini etkileyici bir performansla sunuyor. “The Notebook” ile herkesi büyülemiş olsa da oyunculuğunu bu filmle kanıtlıyor. Henüz Oscar adayları açıklanmamış olsa da (ve tahmin edilen tüm filmleri izlemesem de) Oscar adaylığına göz kırpabilir (kazanması zor görünse de adaylık neden olmasın?).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder